maniax forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

maniax forum

TARİFE GEREK YOK PAYLAŞIMIN TEK ADRESİ
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
En son konular
» bunlar arkaplanda süper durur...
ATOMUN TARİHÇESİ Icon_minitimeCuma Ocak 30, 2009 1:59 pm tarafından simyacı

» Usta fotoğrafcılardan ödüllü doğa fotoğrafları...
ATOMUN TARİHÇESİ Icon_minitimeCuma Ocak 30, 2009 1:14 pm tarafından simyacı

» Gökyüzü Şöleni Auroralar...
ATOMUN TARİHÇESİ Icon_minitimeCuma Ocak 30, 2009 12:58 pm tarafından simyacı

» İşte Yonja üyesi bir arkadaş bir bayana neler yazmış :)
ATOMUN TARİHÇESİ Icon_minitimeÇarş. Ocak 28, 2009 1:53 pm tarafından simyacı

» Cevabi Olmayan Sorular...
ATOMUN TARİHÇESİ Icon_minitimeÇarş. Ocak 28, 2009 1:46 pm tarafından simyacı

» PskoLogun ÇocukLarLa Yaptığı Test ve SonuçLarı....!!!
ATOMUN TARİHÇESİ Icon_minitimeÇarş. Ocak 28, 2009 1:39 pm tarafından simyacı

» Camide ayakkabiniz calinmasin
ATOMUN TARİHÇESİ Icon_minitimeÇarş. Ocak 28, 2009 1:34 pm tarafından simyacı

» Etrafım Kızdan Geçilmez Oldu ( komik şiir )
ATOMUN TARİHÇESİ Icon_minitimeÇarş. Ocak 28, 2009 1:29 pm tarafından simyacı

» ßana Masal Anlat Diyalogları
ATOMUN TARİHÇESİ Icon_minitimeÇarş. Ocak 28, 2009 1:23 pm tarafından simyacı

Mayıs 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  
TakvimTakvim
Istatistikler
Toplam 16 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: rezuba

Kullanıcılarımız toplam 345 mesaj attılar bunda 234 konu

 

 ATOMUN TARİHÇESİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
NUSAYBİN

NUSAYBİN


Mesaj Sayısı : 160
Kayıt tarihi : 20/10/08
Yaş : 44
Nerden : MARDİN

ATOMUN TARİHÇESİ Empty
MesajKonu: ATOMUN TARİHÇESİ   ATOMUN TARİHÇESİ Icon_minitimePtsi Ocak 19, 2009 10:16 am

ATOMUN TARİHÇESİ
Antikitede ve Ortaçağda Madde Anlamı ve Atom teorisi
İnsanoğlu en eski çağlardan itibaren maddenin menşeini ve mahiyetini izah etmeğe çalışmıştır. Eskilerde kâinattaki her şeyin bir tek ana maddeden (prensipten) geldiği fikri vardı. Bu sebeple eskilerin ve bu arada bilhassa eski Yunan filozoflarının başlıca çalışmalarını kâinatın sonsuz karışıklığını az sayıda ana maddeye irca etmek teşkil eder. Eski Yunan ve Avrupa felsefesinin babası olup Yunan Ege Okulunun kurucusu olan Milet'li THALES (M.Ö. 640-546) her şeyin sudan geldiğini farzediyordu. Şüphesiz Thales'e göre mevcut olan şey sis su ve toprak şekillerini alabilmelidir. Thales ana madde olarak suyu almakla akıcılık özelliğinde kâinatın esas vasfını düşünmüş ve bu vasfın mütemadi şekilde değişmesiyle de maddenin gaz likid ve solid gibi üç ayrı fiziksel halinin meydana gelebileceğini ifade etmek istemiştir. Milet Okulundan ve Thales'in talebesi ANAXIMandROS'a göre her şeyin menşei olan ana madde müşahhas bir şey olarak düşünülmemelidir; onun bir tek vasfı vardır ki o da sonsuz ve sınırsız oluşudur. Anaximandros'un bu düşüncesi asrımıza kadar fizikte yer almış bulunan uydurma «esîr» mefhumunun ilk tezahürüdür. Anaximandros'un memleketlisi ve talebesi ANAXIMENES (M.Ö. 585-525 tahminen) için bu ana madde hava Ege Okulundan Efesli HERACLITUS (M.Ö. 490-430) için ise ateştir. Sonradan bir tek ana madde ile bir çok şeyin imkansızlığı karşısında bu tek prensip yerine dualist sistem ikame edilmiştir. Bu sisteme göre her şey iyilikle kötülük sevgi ile nefret gibi birbirine zıt iki prensibin karşılıklı birleşmesiyle meydana gelir. Şüphesiz bu da yeter olmayınca Sicilyalı EMPEDOCLES (M.Ö. 490-430) Ege Okulunun tek ana maddesi yerine dört madde düşünür: toprak su hava ateş ve bunların yanında iki semevî kuvvet olan sevgi ve nefret her şeyin temelini teşkil eder. Sevgi unsurları birleştirir; nefret ise bunları birbirinden ayırır. İleride görüleceği gibi Empedocles'in bu fikirleri Aristo tarafından da benimsenmiş ve hakikattan uzak olmakla beraber Ortaçağda mühim rol oynamıştır.
Menşei bu şekilde tasavvur edilen maddenin tanecikli bir yapıda olduğu fikri ise en eski bilgilerimizdendir. Filhakika Milâttan önce 1100 yılında Sayda filozoflarının maddenin bölünemez gayet küçük parçacıklardan kurulmuş olduklarını düşündükleri hakkında işaretler vardır. Yine Milâttan 500 yıl önce Hintli filozof KANADA maddenin her yönde daimî surette harekette bulunan pek küçük taneciklerden kurulduğunu ve bunların basit olduğunu zira maddenin sonsuz bir şekilde bölünemiyece-
ğini ortaya atmıştır.
Yunan atom teorisi Miletli LEUCIPPUS (M.Ö. 430 tahminen) ve bilhassa talebesi DEMOCRITUS (M.Ö. 470-400 tahminen) tarafından kurulmuş Sisamlı EPICURUS (M.Ö. 306) ve antikitenin en dikkate değer materyalist sistemiyle De Natura Rerum'un (eşyanın mahiyeti hakkında) müellifi Lâtin şair ve fizikçisi LUCRETIUS (M.Ö. 90-95) tarafından devam ettirilmiştir. Bunlara göre madde ancak bir merhaleye kadar bölünebilir. Artık bölünmesi mümkün olmayan son bölünme kısmına da Epikurus Yunancada bölünemez anlamına gelen Atomos'dan Atom adını vermiştir. Atomlar sert ve doludurlar. Bir cisim bunların birleşmesi ile vücut bulur ayrılmasa ile de mahvolur. Atomlar hareketlidirler ve çarpışmaları neticesinde ısı meydana gelir. Atomların birbirleriyle birleşme tarzından cisimlerin gaz likid ve solid halleri meydana gelir.
ARISTO (M.Ö. 384-321) tabiat hakkındaki sezgisel bilgisi pek derin bir dâhi olmakla beraber maddenin hakikî mahiyetini kavrayamamıştır. Onun fikrince hakikatte madde yoktur. Eşyayı ancak özellikleriyle tanıyabildiğimize ve bunlarla farklılandırabildiğimize göre ancak bu özellikler prensip yahut element olarak düşünülebilir. Yani elementler ayrı ayrı özelliklerden ibarettir. Aristo her şeye uygun gelen özellikler araştır-mış ve bunların sıcak ve soğuk kuru ve yaşta bulunduğunu sanmıştır. Bunlar ikişer ikişer birleştirildiklerinde altı çift elde edilir. Fakat bunlardan soğukla sıcak ve kuruyla yaş birbirinin zıttı olduğu için yok edilir ve neticede dört tane kalır. Soğuk ve yaş suyu (likid olan şey) soğuk ve kuru toprağı (solid olan şey) yaş ve sıcak havayı (gaz olan şey) kuru ve sıcak ateşi (yanan şey) teşkil eder. İşte ortaçağda pek büyük bir rol oynamış olan Aristo'nun dört element teorisinin menşei budur. Şüphesiz bunlar bugünkü manâda birer element değildirler. Zira bugünkü manâda bir element başka cisimlerin birleşiminde bulunan cisimlerdir. Aristo'nun elementleri ise muayyen ve temel özellikleri gösteriyordu. Böyle bir felsefe yardımıyla herhangi bir olayın sayı ile ve ölçü ile ifadesi mümkün değildi.
Ortaçağda (476-1453) Şark simyacıları Aristo'nun dört elementine cıva kükürt ve tuz gibi üç element daha ilâve ederler. Yalnız bunlarla bugün aynı adı taşıyan cisimler arasında hiçbir münasebet yoktur. Bunlar cisimlerde az çok bulunurlar. Kükürt cisme ateşte bozulabilme ile rengini ; cıva metalik manzara ile eriyebilmeyi ; tuz da lezzeti ve çözünebilmeyi verir.
Ortaçağ ortaya atılan bu saçma teorilerden dolayı ilim tarihinde karanlık bir devre olarak yer almıştır.
İlmi bütün bunlardan ilk defa kurtaran ve kimyasal elementin modern mânasını ilme sokan ROBERT BOYLE (1626-1691) olmuştur. Boyle denel temelden yoksun bir hipotezi kabul etmeyi kesin olarak reddetmiştir. Boyle madde kavramıyla düşünen bir bilgindir. Ona göre elementleri özellik olarak değil madde olarak almak lâzımdır. Element demek sadece daha basit maddelere ayrılamayan madde demektir. Öteki cisimler bunların bileşikleridir. Bu bakımdan Boyle'a ilk kimyacı gözüyle bakılabilir. Boyle bir atomistikçidir. Fakat henüz kantıtatif kimya çağına girilmemiş olduğundan bir çok düşünceleri felsefî mahiyette kalmıştır. Bununla beraber Boyle'un araştırmaları tesadüfün mahsulü şeyler değildir. The Sceptical Chemist adlı eserinden de anlaşıldığı gibi bunlar düşünülmüş ve muhakeme edilmiş işlerdir.
Boyle sayesinde neticeye epeyce yaklaşılmış iken XVIII. Yüzyıl kimyacıları mevcut vakâları hiç düşünmeden ve üstelik bunlarla çelişme halinde olmasına rağmen eski Yunandan kalma bir zihniyet mirasıyla genel fikirler başvurmuşlardır. XVIII. Yüzyıl STHAL'ın flogiston devridir. Bu teoriye göre her yanıcı cisim biri yanıcı olmayan sabit bir madde ile (kül toprak) öteki yanıcı bir prensip yani flogiston yahut flogistikten ibarettir. Flogiston maddî birleşim bakımından çok yanlıştır ; bizi element ve birle-şik cisim hakkında yanlış düşüncelere götürür. Meselâ metaller birleşik oksitler ise basit cisimlerdir. Üç çeyrek yüzyıl zarfında kimyaya hâkim olan bu teori element mefhumunun gelişmesine hiç de müsait değildi ; zira maddenin temel özelliği olan kütleyi hiç göz önüne almıyordu.
Yeni kimyanın kurucusu büyük âlim LAVOISIER ile kantitatif kimya çağı doğmuş ve flogiston teorisi ortadan kalkmıştır. Lavoisier ile madde gerçek manâsını almış ve elementin kantitatif tarifi verilmiştir. Lavoisier için element eldeki vasıtalarla ayrıştırılamayan cisimdir.
Ancak maddenin gerçek anlamı anlaşıldıktan ve elementin gözlem ve denemeye uygun doğru bir tarifi verildikten sonradır ki modern atomistik'in doğuşu beklenebilirdi ve gerçekten de öyle olmuştur.


NUSAYBİN
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ATOMUN TARİHÇESİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Atomun Sırları

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
maniax forum :: E-KİTAP-
Buraya geçin: